Panik Atak ve Panik Bozukluk
Genel Bilgiler
Panik atak, aniden ortaya çıkan ve yoğun korku ya da rahatsızlık duygusuyla seyreden kısa süreli krizlerdir. Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, ölüm veya kontrolü kaybetme korkusu eşlik eder. Tek başına panik atak yaşayabilen kişiler vardır; ancak bu ataklar tekrarlayıcı hale gelip gelecekte tekrar olacak korkusu oluştuğunda Panik Bozukluk tanısı konur. Panik bozukluğu olan kişiler genellikle “atak gelirse kaçamam” düşüncesiyle toplu taşıma, kalabalık alanlar veya yalnız kalmaktan kaçınabilir.
Nedenleri ve Risk Faktörleri
- Biyolojik faktörler: Beyin kimyasında (serotonin, norepinefrin) dengesizlikler.
- Genetik yatkınlık: Ailede panik bozukluk veya anksiyete öyküsü.
- Psikolojik faktörler: Travmalar, stresli yaşam olayları, kaygılı kişilik yapısı.
- Çevresel faktörler: Yoğun iş/okul stresi, aile içi sorunlar.
- Beden duyumlarına hassasiyet: Kalp çarpıntısını “kriz” gibi algılama eğilimi.
Belirtiler
- Çarpıntı, göğüs ağrısı, nefes darlığı.
- Terleme, titreme, sıcak basması, uyuşma/karıncalanma.
- Baş dönmesi, bayılacak gibi olma.
- Ölüm korkusu, kontrolü kaybetme ya da çıldırma korkusu.
- Atakların genellikle 10–20 dakika içinde zirveye çıkıp azalması.
- Atak sonrasında yeni atak beklentisiyle sürekli tetikte olma (anticipatuvar kaygı).
Tanı
DSM-5’e göre panik bozukluğu tanısı için:
- Tekrarlayan, beklenmedik panik atakların olması.
- En az bir ay süreyle atakların tekrarına dair kaygı veya davranış değişiklikleri (kaçınma vb.).
- Başka bir madde veya tıbbi durumun etkisiyle açıklanamaması gerekir.
Tanı, psikiyatrist veya klinik psikolog görüşmesiyle konur.
Tedavi ve Yönetim
Bilişsel Davranışçı Terapi → beden duyumlarının yanlış yorumlanmasını değiştirme, maruz bırakma çalışmaları. Gevşeme teknikleri, nefes egzersizleri.
Antidepresanlar (SSRI, SNRI) ve gerektiğinde kısa süreli anksiyolitikler.
Düzenli egzersiz, kafein ve uyarıcı maddelerden kaçınma.
Kişiye panik atakların ölümcül olmadığını öğretmek, kontrol duygusunu artırır.
Psikososyal Destek ve Önleme
Panik bozukluğu olan bireylerin çevresi, kişinin yaşadığı atakları “abartı” olarak değil, gerçek ve zorlayıcı bir deneyim olarak kabul etmelidir. Destekleyici bir yaklaşım, tedavi sürecini kolaylaştırır. Erken dönemde profesyonel yardım almak, atakların kronikleşmesini ve günlük yaşamı ciddi şekilde sınırlamasını önler.